Oidipus Nerede?

-
Aa
+
a
a
a

Aslı Mertan

 

Stüdyo Oyuncuları’nın Oidipus Nerede adlı oyunuyla ilgili izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. “Oidipus Nerede” ilk defa geçen sene, 13. İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nde, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’yla, Yunanistan’daki Avrupa Kültür Merkezi Delphi’nin ortak yapımı olarak gerçekleştirildi. Festivaldeki gösterimini maalesef kaçırmıştım. Daha sonra oyun Delphi’ye davet edildi ve orada düzenlenen Antik Oyunlar Festivali’nde büyük başarı kazandı. Stüdyo Oyuncuları’nın Oidipus’la bir sonraki durağı Haziran ayında Japon Sahne Sanatları Vakfı’nın davetlisi olarak katılacakları Shizouka Bahar Festivali olacak.

 

Böylesine özel ve başarılı bir prodüksiyonun Türkiye’de mümkün olduğu kadar az sahnelenmesi gibi bir durum sıklıkla rastladığımız bir çağdaş tiyatro problematiği olduğu için, geçen hafta Enka Oditoryumu’nda yalnızca iki gece gerçekleşen gösterimi yakalayanlar kendilerini şanslı saysınlar.

 

“Oidipus Nerede?” en ufak detayına kadar hesabı verilmiş, ince ince düşünülmüş, üzerinde muazzam emek harcanmış bir proje. Tırnak içinde “Antik Tiyatroya çağdaş yorum” cinsinden hamasi cümleler sarf edilmeyecek kadar çok katmanlı, ve bu kurduğu çok katmanlı yapının içinde doğurganlığa ve bütünselliğe erişmiş bir çalışma. Projenin tasarımı ve yönetimi Şahika Tekand’a, bütün görsel ögelerin tasarımı ise Esat Tekand’a ait. 17 kişilik bir oyuncu kadrosu var. Bu kadronun 12 kişisi gerçekten hayatta insanın az rastlayacağı yetkinlikte bir koroyu oluşturuyor. Koro   
büyüleyici bir beraberliği ve uyumu yakalamış. 12 kişi omuz omuza ve adeta tek bir sesi, tek bir nefesi  paylaşıyorlar. Bu halleriyle Oidipus Efsanesi’nde Sfenks’in sorduğu bulmacanın vücuda gelmiş hali gibiler. Tek bir sesi ama dört ve iki ve üç ayağı olan yaratık nedir? Oidipus’un cevabı “insan” idi.

 

Delphi’nin üç kehaneti

 

“Oidipus Nerede?” Sofokles’in ilk defa M.Ö. 425’te Atina’da oynanan Kral Oidipus tragedyası üzerine tasarlanmış. Oidipus’un hikayesi Delphi’nin üç kehaneti üzerinden işliyor. Birinci kehanet Thebai kralı Laios’a bir gün oğlu tarafından öldürüleceği haber verilerek gerçekleşir. Laios oğlunu öldürtmek istiyor ama sonunda bebek kurtulur ve Korint kralı Polybus’un oğlu olarak yetişir. İkinci kehanet Oidipus’a 18 yaşına geldiğinde Oidipus’a açıklanır. Babasını öldürüp annesini öldüreceği söylenir. Bunun üzerine Oidipus ülkesini terk eder. Yolculuğu sırasında, üç yolun kesiştiği yerde, yolunu kesen bir kafilenin liderini öldürür. Thebai’ye vardığında ülkeye terör salan, kadın başlı, kanatlı aslan Sfenks’in sorduğu bulmacayı çözer ve ödül olarak Laios’un dul kalmış eşi Iokaste’yle evlendirilir ve kral olur. Yıllar sonra Thebai’nin üzerine bir lanet çöker. Delphi’nin üçüncü kehaneti o zaman haber verilir. Bu felaketin sebebi hesabı ödenmemiş bir cinayettir. Kehanete göre Kral Laios öldürülmüştür ve katil Oidipus’tur. Sonunda, üç yolun kesiştiği yerde Oidipus’un öldürdüğü adamın Laios olduğu ortaya çıkar. Delphi’nin üç kehaneti de gerçekleşmiştir. Iokasta intihar eder, Oidipus ise kendi gözlerini oyar. İktidarı bulmaca çözerek elde eden Oidipus’un ortaya çıkardığı son gerçek, katlanılmayacak kadar korkunçtur. Oidipus sonunda bilginin ışığına dayanamaz.

 

Stüdyo Oyuncuları’nın yorumunda oyun, üç katlı ve her katında dört bölme olan, kutu şeklinde büyük bir yapı içinde oynanıyor. Bu öyle bir yapı ki, içine yerleştirilmiş olan oyuncuların hareketi bu forma göre oluşmak zorunda. Küçük kutuların arasında yol alabiliyorlar ama kesinlikle büyük kutunun dışına çıkmak yok. Bu yapının dışında, oyunu yakıp söndürdükleri ışıklar aracılığıyla yöneten üç kişi var. Bu noktada üç rakamı bir yerde Delphi’nin üç kehanetine denk gelebilecek önemli bir referans oluyor. Seyirciye, oyunun gerçekliği, tıpkı bir bulmacada olduğu gibi, yine Sofokles’i temel alarak, tırnak içinde “bilgi”nin ışığında parçalanarak veriliyor.

 

Bütün oyun boyunca son derece dinamik bir ritimde yanan ve sönen ışıklar bir yerde o kadar eski ve bir o kadar da taze bir bilgiyle yüklüyor seyirciyi. Aklıma gelen şeyler: hayatımıza hükmeden kutuplaşmalar, aydınlık ve karanlık, yalan ve gerçek, Çinlilerin yin-yang felsefesi, bilgisayar teknolojisinin açık ve kapalı elektrik devrelerini temel alarak geliştirdiği kodlama sistemi, tabutluk denilen işkence hücrelerinde tutukluyu deliliğin ve körlüğün eşiğine getiren yanıp sönen ampuller...

 

Oyunun gerçekliği şimdi, burada, seyirciyle göz göze yaşanıyor. Herşey öylesine delirtici bir hız ve yüksek volümde ki, ister istemez parça parça oluyorsunuz. Ve bu parçalanmışlığın içinden yakalanan saf ve berrak detaylar tek bir anda sizi sonsuzluğa ulaştıran aydınlık noktalar oluyor. Kısacık bir an ve sonra kayboluyorlar.

 

Umarım kaçıranlar için Oidipus Nerede’yi seyretme fırsatı bir daha ve bir daha ve bir daha doğar.